Başkanımız Ali Koç’un YDK toplantısındaki açıklamaları

Başkanımız Ali Koç, Fenerbahçe Faruk Ilgaz Tesisleri’nin ev sahipliğinde düzenlenen Yüksek Divan Kurulu Ekim ayı olağan toplantısında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Başkanımız şöyle konuştu:

Başkanımız Ali Koç’un YDK toplantısındaki açıklamaları

“Sayın Yüksek Divan Kurulu Başkanım Vefa Bey, Sayın YDK Üyelerimiz, Yönetim Kurulumuz, misafirlerimiz hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Sizin sorularınıza gelmeden önce birkaç konuya değinmek durumundayım. Öncelikle futbol konusunda birkaç kelime ifade etmek istiyorum. Beklentimizin çok uzağında bir yerdeyiz. Bu felsefe değişikliğinin, zihniyet değişikliğinin sıkıntılı olacağını biliyorduk ama bazen de şans yanınızda olmayınca, işler üst üste kötü gidince olumsuz bir noktaya geldik. Biz yeniden yapılanmadan geçiyoruz. Ne yapmaya çalışıyoruz, ne kadarını yapabiliyoruz? İki temel felsefemiz vardı. Bir tanesi yaş ortalamasını düşürmek. Biz geçen sene itibariyle tüm Avrupa takımları arasında en yaşlı üçüncü takımdık. İkinci hedefimiz de maaş ortalamasını düşürmekti. Benfica’nın maaş ortalaması 400 bin Euro. Bize karşı iki maçta oynayan 2 oyuncuları vardı, yıllık 90’ar bin Euro alıyorlardı. Bizim bugün verdiğimiz ücretlerle sürdürülebilirlik mümkün değil. Üçüncü hedefimiz de yatırım yaptığımız sporculardan ekonomik değer sağlayabilmek. Yani yatırım yapılan oyuncuların belli bir müddet Kulübümüze sportif açıdan katkı sağladıktan sonra satışlarından da ekonomik değer yaratmaları. 3 hedefle yola çıktık. Bu sene 25 milyon Euro’luk bir satış yaptık, 13 milyon Euro’luk da bir satın alma yaptık. 11 yeni futbolcuyu 13 milyon Euro ile kadromuza kattık. FFP sıkıntılarından dolayı, yani sattığın kadar alabilirsin kuralından dolayı satışlarımız da sezon sonuna denk geldiği için transferlerimizi son dakika yapmak durumunda kaldık. Buna mukabil hocamızın da hakkını vermek istiyorum. 2 en temel oyuncusu olan Giuliano ve Josef de Souza’yı satmak durumunda kaldık, yani hem 2 temel oyuncusunu hem de 2 ay boyunca sezona hazırlık yaptığı oyuncuları satmak durumunda kaldık. Bazen tercihen bazen mecburen kararlar alıyorsunuz. Bu mecburen alınan bir karardı. İkisinin getirdiği meblağa baktığınız zaman hocamız, Sportif Direktörümüz, Yönetim Kurulu’ndaki arkadaşlarımız karar verdi ki satmamak sorumsuzluk olurdu. Josef aralık ayı sonunda boşa çıkacaktı. 4 milyon Euro’dan başlayan pazarlıklar 12 milyon Euro’ya gelince yapacak bir şeyimiz yoktu. Hocamız da bu satışları kabul etti ama hakkını vermek lazım. 2 önemli oyuncusunu bırakmak zorunda kaldı. Transferler de geç sonuçlandı"

YENİ BİR TAKIM KURDUK, SANCILIĞI OLACAĞINI BİLİYORDUK


Yeni bir takım kurduk. Sancılı olacağını biliyorduk. Arzu ettiğimiz takım ruhunu yeterince çabuk sağlayamadığımızın öz eleştirisini yapabiliriz. Bununla beraber Samandıra’nın dengelerine daha çabuk hakim olamamak ya da fazla güvenmekten dolayı öz eleştiri olabilir. FFP’den dolayı da transferleri geç yaptığımız konusunda eleştirilebiliriz. Bunlarla beraber 9 maçta aldığımız 9 puan sadece bunlarla açıklanamaz. Bizim gibi büyük takımlar kötü oynadığı zaman da maç kazanabilirler. Dediğim gibi bütün olumsuzlukları üst üste yaşadık. Kötü oynadığımız zaman kazanmamız gereken bazı maçları kazanamadık. Bugün puan cetvelinde sıramız farklı olabilirdi. Bu kadar kötü başlangıcı da sonu iyi olacak bir yolculuğun karması olarak da zaman zaman kendi kendime söylüyorum. Bu noktada baştan aşağı bir zihniyet değişikliği, bir kültür değişikliğinden bahsediyorum, sadece futboldan bahsetmiyorum. Kulübümüzün her kademesinden bahsediyorum. Kulübümüzün geleceğinin daha sağlam olması, mali bağımsızlığın sağlanması, kendi yarattığı mali güçten sürdürülebilir bir sportif başarı yakalaması zihniyetinden bahsediyoruz. Kulübün insan kaynağı kalitesini arttırmayı, iş süreçlerini değiştirmeyi, işleyişini baştan aşağı çağın gereklerine uyduracak şekilde hak ettiği yerde ve kalıcı şekilde olması gereken süreçleri yerleştirmekten bahsediyoruz. Bu kolay değil. Zor olacağını biliyorduk.

EN BÜYÜK GÜCÜMÜZ TARAFTARIMIZ, ARKAMIZDA OLMAYA DEVAM EDİN

Kötü oynadığımız günler geçti. Son 5 maçın 4’ünde gol yemedik. Savunmayı oturttuk. Ofansif futbol da oturdukça galibiyet serileri gelecektir, bu kötü günler geride kalacaktır. Hem burada konuşan üyelerimize hem de inanılmaz sabır gösteren taraftarlarımıza da teşekkür ediyorum. Psikolojik bir virajdan geçiyoruz. En büyük gücümüz Fenerbahçe taraftarı ve Fenerbahçe camiasıdır. Futbolcular sahada mücadele diyorlar biz pek çok alanda aynı anda mücadele ediyoruz. Başarımızı istemeyen bir kitle olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Biz bu mücadeleyi vereceğiz. Arkamızda olmaya devam edin, biz de bütün bu engelleri aşacak güç, bilgi birikimi, inanç, pozitif yaklaşım, hepsi var. Buna inanın.

Dolayısıyla inandığımız yolda sonuna kadar gideceğiz. Başarılı olup olamayacağımızı zaman gösterecek. İnşallah başarılı oluruz ki bizden sonra gelenler için temelleri kuvvetlendirilmiş ve sadece futbolda değil, mücadele ettiği her alanda ses getiren bir kulüp oluruz. Bizim gibi kulüpler dünyada çok az sayıda var.

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ ZAYIFLAYINCA VİRÜSLER DE ORTAYA ÇIKIYOR

Bağışıklık sistemi zayıflayınca virüsler de ortaya çıkıyor. Bir kısmı art niyetli olan, hakikaten Fenerbahçe’nin başarısını istemeyen, bir kısmı değişime karşı olan ve eski paradigmaların devam etmesini isteyenlerdir. Olabilir. Yorucu, bölücü, yıpratıcı, olumsuz enerjiyi yayanlar etrafımızda var. Ülkemizin doğasına çok has bir olay. Açıklık getirmek istediğim bir mevzu var. Biz mümkün olduğunca şeffaf olmaya çalışıyoruz. Bir şey söyleyeceğimiz zaman açık açık söylüyoruz. Kapı arkalarında, lokantalarda, barlarda medya mensuplarıyla bir araya gelip onlara arkadan haberler verip algı yaratıp açıklamalar yapmıyoruz. Çıkıyoruz, açıklıyoruz. Bunun artı bir tarafı var. Uzun vadede artı tarafı daha fazla olacak. Konuştuğumuz zaman daha fazla dinleyen olacak. Kısa vadede de bizim söylediklerimizi yıpratmak daha kolay oluyor.

Değişime karşı olanlar dedik. Samandıra’da da buna benzer bir yapı vardı. Orada bazı değişiklikler, bazı görevden almalar akabinde bazı davranış bozuklukları, kabul edilmeyecek söylemler, görevi layıkıyla yapamama, iş verene sadakatsizlik de diyebilirsiniz, nasıl yorumlarsanız yorumlayın, böyle şeylerle karşılaştık. Allah’tan Fenerbahçe’ye inanan, sadık olan ve iyiliğini isteyen sayısı daha fazla olduğu için bunlar ortaya çıktı. Zaten hayatta hiçbir şey gizli kalmıyor.
 
BİLGİ SIZDIRMA OLAYINI BASİTLEŞTİREREK KAMUOYUNA YANSITIYORLAR

İki olay var. Birincisi davranış, söylem, inanmama, başarısızlık beklentisi. Bir de bilgi sızdırma olayı. Bilgi sızdırma olayı son derece enteresan. Sanki bu kadar olağan dışı bir olayı olağanmış gibi kamuoyuna yansıtmak… Maç verilerini paylaşmışlar. Bunu basitleştirmek, yanlış karar aldığımızı gösterecek şekilde manipülatif haberler yapmak aslında bu sektörün ne kadar yozlaştığının da en güzel örneği. Biz sadece Fenerbahçe’de değil, bu sistemin değişmesi için de meydan okumaya geldik. Değişir, değişmez zaman gösterecek ama Türk futbolu kesinlikle bu zihniyetle federasyonundan, medyasından, menajerinden, yöneticisinden futbolcusuna kadar hak ettiği yere hiçbir zaman gelemeyecektir.

Şimdi bu arkadaşlarla yollarımızı ayırdık ve dikkat ederseniz açıklamamız, iletişim şeklimiz, planlamamız bir plan içerisindeydi. Önce yazılı açıklama yaptık, iki gün sonra maçtan önce kısa bir açıklama yaptık, üç gün sonra da detaylı bir açıklama yaptık.

Şunu ifade etmek istiyorum; bu 3 hocadan sadece birisi için bu geçerli. Bizim sızdırılan bilgilerimiz sadece maç verileri değildir. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün antrenman programı, antrenman görüntüleri, antrenman performans verileri ve oynadığı maçlarla ilgili verileri 28 Haziran’dan itibaren bizim tespit ettiğimiz 176 ayrı mesajla dışarıya yollanmıştır. Bunun neresi olağandır? Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, insanlar yalan söylüyorlar herkes inanıyor, doğruyu söyleyenler ispatlamak zorunda kalıyor. Ben Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı olarak kabul edilemez bu davranışı kınıyorum ve Kulübümün çıkarı doğrultusunda doğru bulduğum her şeyi ben ve Yönetim Kurulu arkadaşlarımla yapmaya gayret gösteriyorum.

GÖREVDEN ALDIĞIMIZ ANTRENÖRLER HATALARINI KABUL ETTİ, PİŞMAN OLDUKLARINI SÖYLEDİ

Yapacağımız açıklamaların tarihlerini çok titiz şekilde belirledik. Niye? Dostu düşmanı görebildik. Bu kişiler medyayla ilgili taşlarını döksün diye bekledik. Bizi mahkemeye vereceklermiş, basın toplantısı yapacaklarmış. Yapsınlar, hala bekliyorum. Mahkemeye de versinler. Sonra hocalardan görüşme talebi geleceği ifade edildi. Ben her konuda iki tarafın dinlenmesi gerektiğine inanan bir insanım. Dolayısıyla hocalarımızla görüşmek konusunda hiçbir sakınca yoktu benim için. Zihniyeti anlamanız açısından söylüyorum, bu insanlar bizden randevu isteyeceklerini önce basına söyleyip sonra istediler. Nasıl hareket ettiklerini daha iyi anlamanız için söylüyorum. O haberlerden 2 gün sonra randevu talebi geldi. Biz de randevu talebini verdik. Bahsedildiği gibi 5 saat görüşme olmadı, 2 saat görüşmemiz oldu. Yönetim Kurulundan bazı arkadaşlarımla beraber bu 3 arkadaşı oturduk dinledik. Çok şeyler söylediler. Hatta aynen şu ifadeyi kullandım kendilerine, ‘Çok şey söylüyorsunuz ama aslında hiçbir şey söylemiyorsunuz.’ Geldiğimiz noktada bu arkadaşlar hatalarını kabul ettiler, niyetlerinin kötü olmadığını, pişman olduklarını ve basın açıklamasını yapacaklarını ifade ettiler. Bizim için makuldü. Niye makuldü? Çünkü bu kişilerin aileleri ve çocukları da bu işten olumsuz etkileniyorlardı. Hatta kaleci antrenörümüzün oğlu okulda bir sıkıntı yaşamış ve okula çağrılmış. Bu da toplantıda gündeme geldi. Toplantının özeti şöyleydi: Her şey anlatıldı, hiçbir şey inkar edilmedi, sadece niyetlerinin farklı olduğu ifade edildi. Mesela bilgi konusunda sızdıran arkadaşa, ‘Bu Türkiye’de 4 ayrı hususta kanuna aykırı, velev ki bu sızdırılan bilgiler bir rakibin eline geçti. Biz rakiple maç yapacağız, nasıl olacak?’ dedik. ‘Haklısınız’ dedi.

Biz onun bunun iyi niyetiyle Fenerbahçe Spor Kulübü’nü yönetemeyiz. Mesela geçen senenin verileri. Kulübe ait sistemde yoktu. Hafıza yetmemiş ama onların bilgisayarında vardı. O 1 kişi, 3 kişiden bahsetmiyorum. Bu toplantının sonunda öyle bir noktaya geldik ki, hatta Murat Öztürk hocaya dedim ki ben çocuklar konusunda hassasım, hakikaten böyle bir şey olmuşsa ben okula gideyim, çocuğunla görüşeyim, baban ihanet etmedi yanlış yaptı diyeyim, faydası olursa geleyim. ‘Çok isterim’ dedi. ‘Tamam’ dedik. Siz pişmansanız camiadan özür dileyeceksiniz, bir açıklama hazırlayın, bize iletin, sonra bunu açıklayalım ve bu konuyu kapatalım. Hatta aileleriniz sıkıntıya girmesin diye belli bir süre maaşlarınızı da ödeyelim çünkü yaptığınız hatada onların suçu yok.

Hal Casinomaxi böyleyken birdenbire basına o günkü toplantıda yaptığımız konuşmalar bir medya mensubu üzerinden basında yazıldı. Orta yolu buluyoruz, vicdanlı davranıyoruz, kimse zarar görmesi babında… Bunlar yine dayanamıyorlar, birebir olmasa da birebire yakını basında çıkıyor. Bu olay olduktan sonra, ‘Arkadaşlar bu iş bitmiştir, siz kendi yolunuza biz kendi yolumuza’ dedik. Bu konuda biz cevap vermediğimiz için insanlar atıp tutabiliyorlar. Biz az konuşup öz konuşmayı tercih ediyoruz. Buna alışacaklar ve daha sağlıklı bir iletişim mekanizması kuracağız.

'SİZ KENDİ YOLUNUZA, BİZ KENDİ YOLUMUZA DEDİK'


Gelelim bu arkadaşların durumuna. Şu an mesajlaşarak özür diliyorlar. Affedin diyorlar, çocuğunun resmini falan yolluyor. Beni de nereden yakalayabileceklerini biliyorlar. Bu kabul edilebilir bir olay değildir. Bunu böyle bilmenizi rica ediyorum. Şimdi de şöyle bir hava yaratıyorlar; 5 saat konuştular, açıklama yapmıyorlar, çocuğunun okuluna gidecekmiş, bunlar pişman… Hatta biri, ‘Ali Koç dolduruşa geldi, hata yaptı, hatasının nereden döneceğini bilmiyor.’ Hakikaten vicdandan, merhametten de anlamıyorlar. O yüzden, ‘Siz kendi yolunuza, biz kendi yolumuza’ dedik. Bundan sonra süreç nasıl gelişir bilmiyorum ancak bu kadar olağan dışı bir olayı sanki çok olağanmış gibi medyadaki ağabeyleriyle pozisyonlandırmak aslında Türk futbolunun yozlaşmasının en güzel örneklerindendir. Bunu özel sektörde yapsanız endüstriyel casusluğa girer. Hukukçu arkadaşlara sordum durum nedir diye, birçok cevabı var.

Bizi şöyle tenkit edebilirsiniz; ‘Başından kadroda tutmasaydınız.’ Bizi bununla yargılayabilirsiniz ama bunun dışında bu süreçte pek hatamız olduğunu düşünmüyorum. Bu bilgilerin niye sızdırıldığının cevabı yok. Yollayan varsa alan da var. Şimdilik bekliyorum. Bilgiler yollandı diye bu iş geçilemez. Medyadaki insanlara da söylüyorum, işin ciddiyetini anlayın, magazin dedikodularından daha çok Türk futbolu nasıl kalkınır, niye gerideyiz, niye finansal açıdan bu durumdayız diye araştırın. Çay kahve içip böyle haberler üretip insanları rencide etmek… Bizim ciddi bir işimiz var. 111 yıllık kulübü ayakta tutmaya çalışıyoruz. İşin ciddiyetini anlayın. Bu işin iki tarafı var, yollayanı da var, alanı da var. Alan taraf da kınıyorum diyebilir. Bekliyorum.

HABERCİLİK YAPTIĞINI SANAN KÜÇÜK İNSANLAR

Bir diğer konu, yöneticiler kavga ediyorlarmış. Hatta iki tanesi önümde tekme tokat birbirlerine girmişler. Ben seyretmişim, sonra birinin tarafını tutmuşum. Sonra onunla Brüksel’e maça gitmişim, diğeri gelmemiş. Bundan mesaj çıkıyor. Ne bir kavga var, ne tekme var, ne tokat var. Tekme tokat zaten bizim gibi insanların arasında olmaz da… Yani böyle görüş ayrılıkları… Bunlar nereden çıkıyor. Sonra diğer iki arkadaş da çok ağır tartışmalar yapmışlar. Bu insanlar 2-3 ayda benim kredimi yok etmişler, ben seçime gitmeliymişim, yeni yönetim kurulu yapmalıymışım. Uçuklar bunlar işte. Bağışıklık sistemi yavaşladığı zaman ortaya çıkan bölücü, yaralayıcı, kuşku verici haberler yapıp habercilik yaptığını sanan küçük insanlar bunlar.

FENERBAHÇE'YLE VAR OLANLARLA FENERBAHÇE İÇİN VAR OLANLAR ARASINDA BİR MÜCADELE

İçiniz rahat olsun hiçbir sorun yoktur. Herkes fedakarlıkla, özveriyle ailelerinden feragat ederek Fenerbahçe’ye hizmet etmeye çalışmaktadırlar. Şunu çok iyi anlamanızı istiyorum. Sportif mücadelenin dışında burada şöyle bir mücadele var; Fenerbahçe’yle var olanlarla, Fenerbahçe için var olanlar arasında bir mücadele var. Bu olaya dönersek bu işi ortaya atan zat, zamanında ‘Emenike’nin para sayma görüntüleri var’ diyen zat. Bu kişiye bakarsak zaten işi hayal dünyası, garip garip arkasında duramayacak hiçbir doğruluğu olmayan bilhassa Fenerbahçe’ye karşı haberler yapmak. Bizden önceki yönetime de yapılmış. Bu insanların yalan söylemelerinin, gerçek dışı haber yapmalarının hiçbir bedeli yok. Ne hayatları değişiyor, ne iş verenleri yaptırım uyguluyor. Bizler burada her türlü fedakarlığı, çoluğumuzun, çocuğumuzun rızkını, kendi itibarımızı riske ediyoruz, bu insanlar spora da hiçbir katkı sağlamayıp dedikodu yapıyor, yalan yanlış şeyler söylüyor. Aslında üzüldüğüm nokta; bazı taraftarlarımızın, camiamızın bundan etkilenmesi. Yoksa benim hiç umurumda değil. Bunlar ne Fenerbahçe’nin gidişatına bir şey yapabilirler, ne de başka bir şey. Bunları bilmenizi istiyorum. Türk futbolu bir yere gelecekse, medya mensupları da bu paralellikte değişim sağlamak zorunda. Yoksa böyle gitmez.

1959 ÖNCESİ ŞAMPİYONLUKLAR KONUSUNA CAMİAMIZIN HER KESİMİ HASSAS

Yönetim Kurulu Üyemiz Metin Sipahioğlu’na teşekkür ederim. 1959 öncesi dönemindeki şampiyonluklarımıza gelelim. Metin Bey seçim süresi boyunca bu konuyu çalıştı. Hatta eski yönetimimiz de bu konuyu çalıştı. Metin Bey, o yönetimimizin kurduğu komitede vardı. Bu kapsamlı çalışmayı web sitemizde yayınladık. Henüz görmediyseniz hararetle görmenizi rica ederim.  Çok iyi yapılmış bir çalışma. Tezler, karşı tezler, bütün gerekçeler orada duruyor. Bu, zaman alacaktır. Bu yönetimler üstü bir konudur. Fenerbahçe Spor Kulübü yönetiminde kim varsa bu konunun üstüne gitmelidir. Biz ilk adımları attık. Şunu söylemek istiyorum, TFF tarafından 1924 yılı itibariyle resmi olarak oynatılan Türkiye şampiyonaları, o dönem forma giyen, gol atan, efsane olan hatta bazılarının bugün lige adını verdiğimiz isimlerin kazandığı şampiyonluklar göz ardı edilemez. Bu akıl ve mantık açısından mümkün değildir. Bu konu er ya da geç sonuçlandırılacaktır. Bu konu sadece Fenerbahçe’yi ilgilendirmemektedir. Başka takımların da o dönemde şampiyonlukları söz konusudur. Aradaki fark ise Fenerbahçe’nin rakiplerine göre daha fazla şampiyonluğunun olmasıdır. Belki benzer sayılarda olsaydı bu konu bu kadar bekletilmezdi. Camiamızın her kesimi bu konuya hassas. Her kesimi bu konuyu sahipleniyor. Camiamıza teşekkür etmek istiyorum. Bu teşekkürle beraber aynı zamanda birçok tarafsız spor yazarı ve kamuoyunun tarafsız kesimi bu konuyu sahiplenmiş durumda. Bizim ve diğer kulüplerin haklarının olduğunu savunuyorlar. Onlara da teşekküre diyorum. Zaten tablo açık ve net. Konuya tarafsız yaklaşan herkesin görüşü kuşkusuz aynı olacaktır. Bundan sonraki süreç camia olarak medyada falan bağırıp çağırarak değil, ilgili mercilerle, kurumlarla oturmak konuşmak, ikna etmek, başka kulüpleri yanımıza çekmek. İnşallah muvaffak oluruz çünkü ülkemizde her zaman akıl ve mantık işlemiyor.

3 TEMMUZ KUMPASINI TÜRKİYE GÖRDÜ, FENERBAHÇE'YE HAKKINI GERİ VERİN

3 Temmuz konumuz var. Artık çok uzadı bu iş. Hiç mantığı yok. Bu işin kumpas olduğu Türkiye tarafından görüldü. Çok fanatikler haricinde taraflı tarafsız herkes bu konuyu gördü. Fenerbahçe Spor Kulübü dimdik ayakta durdu. Sadece Fenerbahçe dimdik ayakta durdu, sokağa döküldü bu yapıya karşı. Birçok kesim, birçok insan, birçok kurumun hayatı karartıldı kumpaslarla. Birçoğunu telafi etmek bile mümkün değil. Artık bu camianın hakkını verin. Bunu talep ediyoruz, rica ediyoruz, bekliyoruz. Sebebi ne olursa olsun bu kadar uzamamalı. Ne olursa olsun bu davadan vazgeçmeyeceğiz. Sonuna kadar peşindeyiz. Biz derken hepimizi kastediyorum. Sadece Yönetim Kurulu ve hukuktaki arkadaşları kastetmiyorum. Bu konuyla ilgili net görüşümü de seçim kazandığımız gün söyledim. Fenerbahçe’ye hakkını geri verin. Artık zamanı gelmiştir. Bunu uzatmanın hiç kimseye faydası yoktur. 

KOL HER ZAMAN YEN İÇİNDE KALMAZ

Kol kırılır, yen içinde kalınır deniliyor. Kalır. İki eş, dost ve akraba iseniz kalır. Milyonları temsil ediyorsanız, ciddi anlamda yanlışlar yapılmışsa, zaman zaman kol kırılır yen içinde kalmaz. Kalmaz ki bir daha bunlar yaşanmasın.

SPK’ya teşekkür etmek istiyorum. Burhan bey biraz evvel teşekkür etti. Sermaya artırımı sürecinde çok yardımcı oldular. Yardımlarına ihtiyacımız vardı. Sonuçlandırdık. Sonuçlandırdıktan sonra seçim sürecinde de söyledim. Biz önce fedakarlık yapacağız sonra camia olarak fedakarlık yapmak durumundayız. Hiç ismini cismini bilmediğiniz insanlar, rakamlara girmeyeceğim, ama biz göreve geldiğimizden beri ciddi katkılarda bulundular. Çok rahatlıkla katkı alacağımızı beklediğimiz insanlarla da istediğimiz noktaya gelemedik. Burhan Bey'in, Sevil Hanım'ın bahsettiği kaynak yaratma kampanyası geleceğimiz açısından çok önemli. Az önce ifade etmiştim. Değişim süreci kötü sonuçlardan dolayı etkileniyor. Biz aslında sonuçlar birazcık arzu ettiğimiz gibi olsaydı hemen sermaye arttırımından sonra düğmeye basacaktık. Biraz gecikti ama biz bu işten çıkacaksak üyelerimizin de ifade ettiği gibi birlik beraberlik içerisinde çıkacağız. Sadece sözle değil, aksiyonla çıkarız. Bir öğrenci her ay cep telefonuna 10 lira verir, 100 binlerce insan katılır; bazı insanlar her ay 100 lira verir. Bazı insanlar bin lira verir. Bazı insanlar, 10 bin verir, 100 bin verir. 1 milyon verir. Bu camiada bu güç var. Bu camiada diğer camialar olmayan bu cömertlik var.

ÜYE SAYIMIZI HER YIL 10 BİN ARTIRMAK İSTİYORUZ

Biz bunu en küçük rakamlardan en büyük rakamlara kadar katkıda bulunacak insanlara hitap edecek şekilde kurguluyoruz. Bunun bir ayağı üyelik tarafı, üyelikle ilgili de birkaç soru oldu. Geleceğim bu konulara. Biz ilk dönem sonunda 60 bini hedefliyoruz. Evet bazı büyüklerimiz şöyle düşünüyor. Küçük olsun, küçük kalalım. Biz biraz farklı düşünüyoruz. Biz sağlıklı kalalım. Demokratik kalalım. Katılımcı olalım diye düşünüyoruz. O yüzden üye kampanyasını başlattığımız zamanda sizlerden azami destek istiyoruz. Rica ediyoruz. Hepimiz Fenerbahçe’nin birer elçileri olarak bu kampanyaya hizmet etmeliyiz. Bugüne kadar ki rakam iyi bir rakam. 900 küsür kişinin gelmesi. Benim hedefim her sene 10’ar bin, 10 bine yakın bir rakam sağlayabilmek. İnanın tüzüğümüzü tadil ettiğimiz zaman Fenerbahçe Spor Kulübü’nün çıkarları doğrultusunda pozisyonladığımız zaman bu rakamlar kesinlikle tehlike veya sıkıntı arz etmeyecektir. Buna inanmanızı sizden rica ediyorum. 
Denetleme raporuyla ilgili ben 2011’den itibaren bu toplantılara katıldım. İlk defa böyle bir sunum görüyorum. Size teşekkür ederim. Çok başarılıydı. Burhan Bey'e, Earnst&Young'a ve profesyonel arkadaşlara da teşekkür ediyorum. Çok yoğun çalıştılar. Biz size şu an sadece işin finansal sonuçlarını aktardık. Bu işin başka neticeleri de var. Onları zamanı gelince aktaracağız. Biz sadece resmin kendini aktardık. Hem denetleme raporunu hem de konsolüde raporları arzu eden herkes genel sekreterimizden temin edebilir. Mail ortamı yahutta basılıp size yollanacaktır. İsteyen herkes bunu temin edebilir. Geçmişte bu rakamlar verilmiyormuş herhalde.  İstediğiniz şekilde alıp, sorgulayabilirsiniz. Katılmadığınız, anlamadığınız bir konu olursa da genel sekreterliğimizden randevu alıp sizlere bilgileri aktarmaya özen gösteririz. 
Son konum yine basınla alakalı. Sizinle son buluşmamızdan beri bir basın organıyla, bir grupla sıkıntı yaşadık. Ve biz basına ambargo koymakla suçlandık. Şunu tekrar ifade etmek istiyorum. Biz kimsenin tesislere girmesini yasaklamadık. Kimsenin Fenerbahçe’yi günlük takip etmesini ve kamuoyuna açık olan hususlarda arzu ettikleri takdirde engellemedik. Kimsenin patronunu, editörünü, gazetenin sahibini arayıp şunu işten çıkar, buna ikaz ver, şu haberi yap, bunları yapma da demedik. Demeyiz de. Biz ne dedik. Testiyi taşıyanla, kıranı ayırt edeceğiz. Fenerbahçe’nin medyaya, medyanın da Fenerbahçe’ye ihtiyacı var. Ama demin bahsettiğim kişileri özelimize sokmayacağız, dedik. Özelimiz nedir? Bu toplantı özel değil, herkese açık. Genel kurul herkese açık. İdman, takip eden herkese açık. Stat turu için basın lansmanı yapıyoruz; herkese açık ama Camiaya Sesleniş programına gazeteci çağırıyorsak, sınırlı sayıda medya mensubu çağırabiliyorsak, varız. Sportif direktörümüzle bir yemek düzenlersek, bunda da aynı şeyi uygularız, yani özelimize daha fazla sokmayacağız, dedik.
Hakkımızda işler kötü giderken çok kötü haberler yapılıyordu. Bir tane hocamızla ilgili haber yapıldı. O haberde bir tane Hollandalı gazeteci kaynak gösterildi. O gazetecide çıktı, "Yalancılar, yalan haber üreticileri ben sizden kimseyle konuşmadım; ben böyle bir haber yapmadım" dedi. Türk medyası adına ben utandım. Veya o grup adına diyelim. Ondan sonra da Camiaya Seslenişe çağırmadık. Vay efendim, ne Fetöcülüğümüz kaldı, ne bilmem nemiz kaldı. Siz tabii bunları bu kadar yakından takip etmiyorsunuz. Yaptıkları haberler her yerde kaynakmış. Bu haber dışındaki öbürlerini gösteriyorlar. Diğer internet ve gazetelerde çıkan haber gösteriyorlar.

Mesela bugün herkese açık burası. Demin bahsettiğim zat,  yöneticilerin kavga ettiği haberini yapan bana sorarsanız; yalancının önde gideni. Buraya akreditasyon için başvurdu. Biz de verdik. Ama gelmedi. Gelseydi söyleyeceklerim farklı olacaktı. Daha fazla söyleyeceğim vardı ama gelmedi. Şunu söylemek istiyorum; bizim medya anlayışımız da öyle ambargo koymak yok. Bazı arkadaşlarım kesinlikle bir daha tesislere sokulmaması gerektiğini düşünüyor. Ben biraz daha şuanda farklı düşünüyorum. Medya konusunda bunu da bilmenizi istiyorum. Onu tesise sokma, buna yasak getir, öyle bir şey yapmadık.  Yapmayı da düşünmüyoruz.” dedi.
 

Anahtar Kelimeler:
FENERBAHÇEALİ KOÇ

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner42

banner43